
İki kardeş geniş ve çok güzel bir bahçeye girerler. Bu öyle bir bahçedir ki; türlü türlü bitkiler, en güzel kokularıyla insanları cezb etmektedir. Her yerde uçuşan renkli renkli kuşlar, kelebekler çok hoş görüntüler meydana getirmektedir. Fakat o bahçenin bir köşesinde pislik ve kazurat da vardır. Ama o pislik o bahçe içinde çok az bir yer tutmaktadır.
İşte o kardeşlerden iyi niyetli ve itaatkâr olanı köşedeki o pisliğe nazar etmeden, güzel bir bakış açısıyla o bahçeye bakar. “Fesubhanallah! Bu mahlûkat ne kadar da güzel yaratılmışlar.” der. Rabbine şükreder.
Diğer kardeşi o bahçede ve bahçe sahibinden bir hata ve kusur bulmak arzusuyla tenkit etmek için gider o pisliğin başına oturur. Sanki bahçe sırf ondan ibaretmiş gibi sürekli söylenmeye başlar. Hâlbuki o pislik o güzel bahçede çok küçük bir yer kaplamaktadır. Bahçeyi ve bahçe sahibini itham eder bir tarzda hareket eder. Kendini de azaba müstahak eder.
Aynen öyle de, bu kâinat çok güzel bir bahçe gibidir. Rabbimiz, Hâlıkımız bize bu kâinatı bizim için hazır etmiş, ta onun isimlerini, sıfatlarını tanıyalım ve ona iman edip şükredelim. Fakat imtihan gereği, görünüş itibariyle merhametsiz fakat hakikatte öyle olmayan bazı hadiseler de olmaktadır. Mesela bir aslanın bir geyiği parçalaması gibi. Ama bu olaylar o kadar azdır ki belki yüzde ancak birdir. Bütün kâinatı rahmet sarıp sarmalamıştır. Mesela bir bebeğin doğar doğmaz annesinin göğsünden ağzının içine kadar süt akılması gibi. Bu yüzde birlik bir kısma takılıp da Rabbimizi itham eder bir tarzda “Nasıl olur da Allah bu merhametsizliğe müsaade ediyor” demek temsildeki ikinci adamın yaptığı gibi büyük bir hatadır.
Elbette biz insanlar, Rabbimizden daha fazla merhametli olamayız. Çünkü bize merhamet hissini veren zaten O’dur. Demek ki; bizim merhametsiz zannettiğimiz olayların iç yüzünde çok merhamet cilveleri vardır. Lakin biz bilemeyebiliriz.
Peki Cenab-ı Hakk böyle merhametsizlik zannedilen olaylara neden izin veriyor?
Cevap çok basit. İmtihan gereği. Maalesef pek çoğumuz daha neyin içinde olduğunun farkında değil. Biz şu an imtihan dünyasındayız. Çoğu zaman bu hakikatten gaflet ediyoruz. Bu imtihan dünyasında kim Rabbisine itaat edecek, kim Rabbisine isyan edecek o meydana çıkıyor. İtaat ehli insanlar, iman etme ve Rabbisine boyun eğme arzusunda olduğundan kâinatta hep Allah’ın merhamet numunelerini görür. Elhamdüllillah der. Rabbine şükreder. İsyan ehli ise Cenab-ı Hakk’a itaat etmek nefsine çok ağır geldiğinden ve şeytanın da telkinleriyle “keşke iman hakikatleri gerçek olmasa” fikri bozuk kalbinden geçer. Daha sonra hastalığı ilerlerse Euzubillah Allah’ı itham etmek için onun eserlerindeki kusur zannedilen hususları tenkid etmeye başlar. Cenab-ı Hakk meydan okuyan bir firavun şekline girer. Kâinatta o kadar merhamet numunesi varken onları görmek istemez. Çünkü Rabbine itaat etmek istemez. Böylece kendini Cehennem ehli yapıp azaba müstehak olur.
Eğer imtihan gereği akla kapı açan bazı hadiseler kainatta meydana gelmeseydi, imtihan sırrı bozulacaktı. O zaman Hz. Ebu Bekir gibi elmas ruhlu zatlarla, Ebu Cehil gibi kömür ruhlu adamlar aynı seviyede kalacaktı. Cenab-ı Hakk'ın makasıd-ı âliyesine yani yüce maksatlarına taban tabana zıt bir durum meydana gelecekti. Böyle bir şeyden Allah-u Teala Hazretleri nihayet derecede münezzehtir.
İşte bu tarz merhametsiz zannedilen hâdiselerle akla kapı açılır. İman etmeye meyledenler Allah'ın ihsanıyla iman ederler, Allah'a itaat ederler. İman etmek istemeyenlerde bu hâdiselere takılır, kalır. İman etmediği gibi İman edenlere düşman bir vaziyet takınır.
NETİCE-İ KELAM
Merhametsiz gibi görünen o olaylar, aslında hangi yönlerde merhamet cilvelerin olduğunu ilim ehli daha iyi bilir. Biz temsildeki birinci adam gibi, daima güzel olan şeylere nazar etmeli, merhametsiz zannedilen hadiseler karşımıza çıktığında “Cenab-ı Hakk benden elbette daha merhametlidir. Çünkü bana merhamet hissini veren O’dur. O herşeyin en doğrusunu bilir” diyerek tevekkül ve teslimiyet ile Rabbimizin hükmüne razı olmayız.
İlave bilgi için:
https://sorularlaislamiyet.com/sonsuz-merhamet-sahibi-olan-allah-nicin-kullarini-cennet-icin-sinava-tabi-tutuyor-da-direkt-cennete