2017 Haziran ayında Konya Genç Komek Yaz Kurslarında öğrencilere "İnanç Esasları" adı altında ders verdiğimiz 7 haftalık programı başkaları da istifade eder düşüncesiyle burada paylaşıyoruz. Ders içerikleri ehl-i ihtisas bir ekip tarafından hazırlanmıştır.
1. Ramazan-ı Şerif ve orucun hikmetleri
2. Allah’ın Varlığı, Birliği Ve Aynı Anda Birçok İşi Yapması
3. Öldükten sonra tekrar dirilme ve ahiret hayatı niçin vardır?
4. Kur’an-ı Kerim Allah kelamıdır.
5. Peygamberliğin gerekliliği ve Hz. Muhammed (sav)’in peygamberliğinin delilleri
6. İbadet Ve Namaz
7. Helal ve sağlıklı beslenme (Yediğimiz ve içtiğimiz Helal Olmalı)
ALLAH'IN VARLIĞI VE BİRLİĞİ
ALLAH’IN VARLIĞI, BİRLİĞİ VE AYNI ANDA BİRÇOK İŞİ YAPMASI
Allah’ın yokluğu niçin düşünülemez?
Allah (cc) niçin birdir? Başka İlahların olması neden mümkün değildir?
Allah aynı anda milyonlarca işi nasıl yapıyor?
Evet, arkadaşlar bugünkü dersimizde Rabbimizin varlığına kesin olarak inanıp onun bir olduğunu ve ondan başka ilah olmadığını aklen ve kalben anlayacağız. Bununla birlikte, biz iki işi aynı anda yapamazken Rabbimizin milyonlar, milyarlar işi nasıl yaptığını örneklerle anlamaya çalışacağız.
Allah’ın yokluğu niçin düşünülemez?
İlk olarak Allah’ımızın var olduğunu ve her an bize bizden daha yakın olduğunu hissederek O’na olan imanımızı artıracağız.
Müslümanların haricindekilerin elinde bizim kitabımız Kur’an gibi bir kitapları ve onlara yol gösteren Peygamberimiz gibi bir önderleri olmayınca çoğu maalesef yoldan çıkıyorlar. Doğruyu bulamıyorlar.
Kitabımızda yazan bir konuyu bir de öğretmenimiz anlatında ne kadar iyi anlıyoruz değil mi? İşte Kur’an’da Rabbimiz kendisinin var ve bir olduğunu söylüyor. Peygamberimiz de onu bize ders verince aklımızda elhamdülillah hiç şüphe kalmıyor. Bugünkü dersimizde Kur’an’ımızın ve peygamberimizin Yaratıcımız ile ilgili söylediklerini birlikte öğreneceğiz.
BİR SAYFA YAZI
Sayfadaki Yazı ve Manası O Yazıyı Yazan Kâtibi Gösterir.
Elimize bir hokka mürekkep alsak ve boş bir kâğıdın üzerine döksek, asla anlamlı bir sayfa oluşmaz. O hâlde diyebiliriz ki: Sayfadaki anlamlı kelimeler, mürekkebi kâtiplik ve faillik makamından tart eder, kovar. Zira sayfadaki mana, kâtibinin ve failinin yani o yazıyı yazanın irade sahibi, kudret (kuvvet) sahibi ve ilim (bilgi) sahibi olduğunu gösterir. Bu saydığımız sıfatlar ve özellikler ise mürekkepte yoktur. Öyleyse sayfadaki yazıyı yazan kâtip o olamaz. Bütün dünya toplansa, sayfadaki mana ifade eden kelime ve cümlelerin mürekkebin tesadüfen dökülmesi sonucunda oluştuğuna bizi ikna edemez. Mesela tek bir kelime düşünelim: KONYA. Bir şişe mürekkebi devirsek mürekkep akıp güzel bir yazı ile KONYA yazabilir mi? Kaç milyonda bir ihtimal ile böyle bir şey olabilir?...
Kâinat ta böyle anlamlı bir kitap değil midir? Bu manalı kitabın mürekkep hükmündeki iradesiz, kudretsiz ve ilimsiz sebeplerden tesadüfen meydana geldiğine nasıl inanılabiliniz?
Bir köyün muhtarsız, bir iğnenin ustasız, bir harfin kâtipsiz olamayacağını bilen bir insan nasıl olurda mükemmel bir intizam içinde olan şu kainatın sahipsiz olacağına inanır?
Bir harfin kâtipsiz, bir köyün muhtarsız, bir iğnenin ustasız olamayacağını bilen bir insan, elbette her şeyi ile mükemmel olan kâinatın da yaratıcısız ve idarecisiz olmayacağını bilir. Başka örneklerle daha da açılabilir…
Yağmur Damlalarındaki Mucize
Hiç yağmuru düşündük mü? Neyini mi? Birçok cihetini düşünebiliriz.
Biz şimdi yağmurun sadece yağışına bakalım;
Yağmur damlaları 6 mm. çapındadır. Bundan daha fazla büyümezler. Yağarken ise asla birbirlerine değmezler. Düşünün bakalım, birbirine değseydi ne olurdu?
Yukarıdan aşağıya doğru bırakılan bir cisim, yerçekimi tesiri altında hızı artarak yere düşer, minicik damlamız ise adeta yerçekimine meydan okuyarak, sabit bir hızla yere doğru düşer. Eğer yer çekimiyle yukarıdan düşün diğer şeyler gibi sürekli hızlanarak aşağı düşse idi ne olurdu? Bu olayın hayati bir hikmeti vardır. Çünkü yer çekimi kanununa uygun olarak, bir kaç bin metre yukarıdan düşecek damla, yere kurşun hızıyla ulaşacaktı. Hızlı, delici ve tahripkâr…
Bu hikmeti, bu ince hesabı ancak Allah yapabilir. Bunun tesadüfen olması mümkün müdür sizce?
Yağmurun oluşumundaki yüzlerce hikmetli faaliyeti bir kenara bırakarak soruyoruz?
1- Bu yağmur damlalarının boyunu kim ayarlıyor? Ve daha fazla büyümesini kim önlüyor?
2- Milyonlarca damla aynı anda yere doğru inerken, rüzgârların da etkisine rağmen birbirlerine değmiyorlar. Bu damlaları birbirine değdirmeyen kudret sahibi kim?
3- Yağmur damlaları yerçekimi kanuna rağmen sabit bir hızla yere düşerler. Yağmur damlalarının kurşun gibi inmesine müsaade etmeyen merhamet sahibi kim?
4- Yağmurun bu şekilde yağma fiili bir failin varlığını gerekli kılmaktadır.
O halde gökten bu suyu hikmetle indiren ve onunla yeryüzüne hayat veren fail yani bu işi yapan kim? Allah’tan başka kim olabilir?
Tüm bu sorularımıza Kuran cevap versin?
Andolsun, eğer onlara, “Gökten yağmuru indirip de onunla yeryüzünü ölümünden sonra dirilten kim?” diye soracak olsan mutlaka, “Allah” diyeceklerdir. De ki: “Hamd Allah’a mahsustur.” Fakat onların çoğu akıllarını kullanmazlar.(Ankebut: 63)
BİR BARDAK SUYU DÖKMEDEN KOŞABİLİR MİYİZ?
Bizler elimizdeki bir bardak suyu dökmeden koşamayız. Eve gidince bir deneyin bakalım. Ama önce yerdeki halıyı kaldırın!
VEYA Bir tepsi çay bardağı düşünelim!!!
Hatta tepsideki su dolu bardakları dökmeden, ani bir hareketle çevirenler bizden alkış alır, onları tebrik ederiz. Ve biz onları hayretle seyrederiz.
Hâlbuki ondan milyon defa daha harika olan fiil her vakit önümüzdedir. Ama onun düzenli haline alıştığımız için durup düşünmek, ibret almak pek aklımıza gelmez. Bulmaca gibi oldu. Neden mi bahsediyoruz? Dünyamızdan!
Evet, dünyamız saatte 1800 km.lik bir hızla kendi etrafında ve yine saatte 107.000 km.lik bir hızla güneşin etrafında döner.
- Dünyayı 1800km/hız ile kendi etrafında döndüren KİM?
- Güneşin etrafında 107000km/hız ile döndüren KİM?
- Denizlerin savrulmasını, insanların savrulmasını engelleyen, dönüş sesini duyurmayan KİM?
Üzerindeki o koca okyanusları taşırmadan, dökmeden, dağları devirmeden ve diğer canlıları uzaya fırlatmadan uçar gider. Uçar gider de, biz asla bu muhteşem fiili görmez ve faili olan Allah’ı hatırımıza getirmeyiz.
Gökyüzüne baktığımızda dünyadan milyonlarca kez büyük yıldızlar, gezegenler gök cisimleri var. Bunları orada direksiz durduran, onların dünyaya çarpmalarını ve birbirleriyle çarpışmalarını engelleyen, belirli bir düzen içinde dönmelerini düzenleyen, yok olduklarında onların kalıntılarını bizlere hiç hissettirmeyen temizleyen ve onlara kendilerinin bile haberi olmadan birçok vazifeyi yaptıran KİM?
Bu kadar vazifeyi yapan, yaptıran elbette birisi olmalı! Yoksa ya diyeceğiz ki kendi kendine oldu. Ya da diyeceğiz ki Kendilerinden bile habersiz olan bu cisimler aralarında anlaşarak ve vazife taksimi yaparak yaptı.Ya da diyeceğiz ki ÂLEMLERİN RABBİ olan Allah-u Teâlâ bütün bu işleri yaptı. Evvelki ihtimallerin imkânsız olduğunu bildiğimizden, bütün bunların Allah’ın eserleri olduğunu anlıyoruz.
İşte bu örnekler gibi Rabbimizi tanıtan, bildiren kâinatta binlerce, milyonlarca örnek var. Bu misallerden de anlaşıldığı gibi bütün bu işleri yapan Rabbimiz elbette var ve bizleri başıboş ve yalnız bırakmaz.
Allah (cc) niçin birdir?
Bu sorularımızın cevaplarını da örneklerle anlamaya çalışalım.
Öncelikle Kutsak Kitabımız Kur’an öyle dediği ve bize öyle haber verdiği için. Bakalım Rabbimiz kendi kitabında bize kendini nasıl anlatıyor?
Nasıl ki bir memlekette iki padişah, bir ilde iki vali, bir köyde iki muhtar olsa orada işler karışır ve düzen bozulur.
Veya bu okulumuzda iki tane müdür olsaydı bizler burada güzel güzel ders işleyemezdik. Birisi derdi ki Kuran dersi işleyin diğeri de derdi ki Değerler eğitimi dersi işleyin. Bizler hangisini yapacağız? Bilemezdik.(Sınıfta iki öğretmen olması, iki sınıf başkanı olması misalleri de anlatılabilir.)
Onun içindir ki nihayetsiz hâkimiyetiyle bütün kâinata hükmeden Rabbimiz kendisine ortak koşulmasını ve yaptığı işlere dışarıdan müdahale edilmesini reddetmiştir. Demek, hâkimiyetin en esaslı vazgeçilmez bir kanunu, başkasının müdahalesini kabul etmemektir. Bir Vali yanına ikinci bir Vali ister mi? Bir öğretmen aynı sınıfta ikinci bir öğretmen ister mi? Elbette istemez. Peki, Allah kendinden başka ikinci bir Allah’a niçin müsaade etsin?
Rabbimiz Kur’an-ı Kerimde buna işareten şöyle buyurmuştur: “Eğer o ikisinde(yerde ve gökte)Allah’tan başka ilahlar bulunsaydı elbette o ikisi (ve onlarda bulunan intizam) fesada uğrardı(bozulup giderdi).”
Mesela kör, sağır, cahil ve acemi bir adam Avrupa'ya gitse; fabrikaları gezse ve o fabrikalarda usta gibi çalışarak çok mükemmel ve sanatlı işler yapsa, insanları hayrette bırakmaz mı? Zerre miktar aklı olan bilir ki: O adam, gizli bir zatın sevk ve idaresiyle bu işleri yapabilir.
Aynen öyle de, ilmi, aklı, kuvveti olmayan zerrelerin bir bitkiyi, bir hayvanı ve bir insanı vücuda getirmeleri mümkün müdür? Elbette mümkün değildir.
Çünkü bir zerreye baktığımızda birçok işte çalıştırıldığını görüyoruz. Zerre ayrı ayrı her sanatlı şeye girip işliyor. Bitkilere girip usta gibi iş görüyor. Hayvanların vücuduna girip mükemmel işler yapıyor. Aynı zamanda insan vücudunda da hünerli sanatkâr gibi harika bir şekilde çalışıyor. Kandaki alyuvarlara yardımcı olup çalıştığı gibi göz bebeğinde de, ayak parmağında da iş görebiliyor. Açıktır ki bütün bu işleri zerrenin kendi kendine yapması mümkün değildir.
İşte zerreye bütün bu işleri yaptıran öyle BİR zat olmalıdır ki, hem bir zerreye hem bütün zerrelere hem de zerrelerin iş yapmış olduğu her şeye hâkim olsun ve hepsinin yaptıklarından haberdar olsun. Eğer ikinci bir yaratıcı olmuş olsaydı bu işlerin hiç birisi yapılamazdı. Zerredeki mükemmel işleyiş bozulduğu gibi kâinattaki her şey birbirine girer ve ortalık karışır biz de bu dünyada yaşayamazdık.
Şimdi de başka bir örnekle Rabbimizin bir olduğunu anlamaya çalışalım.
İNSAN ÜZERİNDE GÖRÜNEN TEVHİD DELİLLERİ
Tevhid: Allah’ı birlemek, Allah’ın birliği, Allah’ın bir olduğunu kabul etmek
Yeryüzünün halifesi olan insan, hem maddi hem manevi olarak harika bir şekilde yaratılmıştır. Manevi yönüyle çok geniş kabiliyetleri bulunduğu gibi maddi vücudunda da harika bir işleyiş ve düzgünlük vardır. İnsanın bu iki yönünde tevhide birçok deliller bulunur.
Bu delillerden bazıları şöyledir:
1.Yaratılışındaki Mükemmellik
İnsan vücudundaki organlar ve sistemlerin mükemmel oluşumu ve işleyişi inceleyecek olursak kusursuz olduğu görülür.
Mesela bütün organlar bir tek hücreden oluşur. Bu tek hücreden mükemmel bir insanın, gözü, kulağı, kalbi, midesi ve daha bunlar gibi birçok harika azaları yaratılmaktadır.Bu organların şekillenmesine baktığımızda bir gaye, bir irade, bir ilimle meydana geldiklerini gözlemlemekteyiz. Mesela tek gözümüz olsa nasıl olurdu? Cevap: Derinlik hissi olmazdı. Mesela çay kaşığını bardağın içine kolayca koyamazdınız. İsterseniz evde deneyin. Veya Tek kulağımız olsaydı? O zaman üç boyutlu ses alamazdık. Örneğin birisi bizi ismimizle çağırdı. Sesin nereden geldiğini anlayamazdık. 360 derece her yere bakmamız lazım gelirdi. Peki, bunları düşündüğümüzde bizim 2 gözlü ve 2 kulaklı vücuda gelmemiz tesadüfen olmuştur diyebilir miyiz?
Şuursuz ve cansız olan bir damla sudan mükemmel azaları olan, düşünebilen, konuşabilen bir insanın meydana gelmesi büyük bir mucizedir. Basit bir iğne bile kendi kendine olması mümkün değilken insan gibi böyle mükemmel bir varlığın kendi kendine olması mümkün müdür? Elbette değildir!
2. İnsan Vücudundaki Düzgünlük Ve Ölçülülük
İnsan vücudunda bütün organların adeta bir fabrikanın çarkları gibi birbirleriyle mükemmel bir ahenk ve uyum içerisinde çalıştıklarını görüyoruz.
Mesela, kollar, ayaklar, mide ve kalp gibi bütün cihazlar insanın hayatta kalması için çalışıyorlar. Hâlbuki bu organlarda akıl ve şuur yoktur. Öyle ise İnsan vücudundaki bu nizam ve intizam akıl ve şuur sahibi birisi tarafından verilmiştir. Dolayısıyla bir insanı yaratan zat kim ise bütün insanları da yaratan O’dur. O’da sonsuz ilim, hikmet ve kudret sahibi olan Allah’tır.
Hem insanın her bir organı münasip ve ölçülü bir şekilde yaratılmıştır. Tırnakların uzadığı gibi dişler de uzasa idi ne olurdu? Hem ayakların biri diğerinden uzun olsaydı dengeli bir şekilde yürüyebilir miydik acaba?
İşte, göz, kulak, el ve kaşlar gibi bir kısım organları orantılı ve simetrik bir uyum içerisinde yaratan, ilim ve hikmet sahibi olan Allah’tır.
3.İnsanların Simalarındaki Farklılık
Bütün insanların yüzleri, sesleri, parmak izleri gibi birçok özellikleri birbirine tamamen benzemez. Birbirine karışmaması için ayırt edici bazı farklar konulmuştur. Mesela ne gibi? Gözdeki retina tabakası gibi, dildeki iz gibi. Bu da bir insanın yaratıcısı kim ise diğer insanların da yaratıcısı O olduğunu gösterir. Çünkü diğerlerini bilmeyen o farklılıkları koyamaz. Küçücük yüzde ona mahsus bir yapı veremez.
Elbette o küçücük yüze diğer bütün yüzlerden farklı bir şekil veren zat diğer bütün yüzleri bilen tek bir zattır. O da nihayetsiz ilim sahibi olan Allah’tır.
4. İnsanın Azalarında Birlik
İnsanların el, ayak, göz, kulak, ağız ve burun gibi temel azaları veya organları birdir. Her insanda aynı organların bulunması, bir birliği gösterir. İnsana bu azaları veren kim ise, bütün insanlara da aynı azaları veren O’dur. Çünkü bu azaların benzerleri diğer bütün insanlarda da mevcuttur. Dolayısıyla bir insanı yaratan kim ise bütün insanları yaratan O’dur. Bütün insanlara azalarda birlik mührünü vuran Cenab-ı Hak’tır.
Bakın mesela ineklerin 4 ayakları vardır ama insanların 2 ayağı vardır. Sorsalar insanın kaç kolu vardır diye vereceğimiz cevap tereddüdsüz 2’dir. Kaç gözü vardır? 2. Kaç tane burnu vardır 1. Peki kolsuz doğanlara, tek bacaklı olarak dünyaya gelenlere ne diyeceğiz?...
Zerrelerden yıldızlara kadar her şey, kâinatı YALNIZCA ALLAH’ın
yarattığını ve idare ettiğini göstermektedir.
Sonuç olarak insan üzerinde yukarda bahsedilen deliller gibi, Allah’ın varlığına ve birliğine ait birçok delil ve işaretler vardır. Bizlere düşen, kendimize ve kâinata bu gözle bakarak birlik mühürlerini görmek ve göstermektir.
Allah aynı anda milyonlarca işi nasıl yapıyor?
Cenab-ı Hakk’ın aynı anda her şeyi nasıl yaptığına birkaç misal daha verelim.
Güneşin ışığı bir damla suya kolaylıkla yansıdığı gibi okyanusa da aynı kolaylıkta yansır.
Nasıl ki güneş, ısı ve ışığıyla bütün varlıklara etki eder. Çiçekler o sayede fotosentez yaparlar. İnsanlar, hayvanlar vücutlarına vitamin depolar, ısınırlar. Görüldüğü gibi güneş birçok işi aynı anda yapmış olur.
İşte bunun gibi kendisi için zorluk veya kolaylık olmayan, her şey “kün” yani “ol” emrine itaat eden bir zat için de aynı anda birçok işi yapamaz denilmez. Bir güneşin dahi aynı anda yaptığı birçok işi Âlemlerin Rabbi ve her şeye hükmü geçen Allah nasıl yapar dememiz pek uygun düşmez.
Bazı evliyalar bir anda çok yerlerde bulunabiliyorlar ve çok kimselerle aynı anda görüşebiliyorlarmış. Mekân ve zamanın sınırlarının dışına çıkabiliyorlarmış. Mekân ve zamanı yokken yaratan Allah’tır. Dolayısıyla onlar Allah’ı sınırlandıramazlar. Allah şurdadır diye bir mekân gösteremeyiz, Allah bilgisiyle, dilemesiyle ve kudretiyle her yerdedir. Şu an hepimizi görüyor, hepimizin yanında ve kalbimizden neler geçirdiğimizi biliyor. İşte böyle olduğu için zaten o Allah’tır.
Bir komutan “Arş” emriyle bir askeri harekete geçirdiği gibi, büyük bir orduyu da harekete geçirir.
Bir komutan, bir tabur askere “dur, yürü, içtima var, toplan” emrini sadece bir sözle emreder. Bütün askerler de emredileni yerine getirirler.Yine bütün bir ordu dağılmış, dinlenmekte olduğu halde belki bazısı uyuduğu veya farklı farklı işlerle uğraştıkları halde TOPLAN borusu çalınsa hiçbir karışıklık olmadan topçusu,tüfekçisi, piyadesi, süvarisi ve komutanları hepsi yerlerine ve görevlerine gelirler. Görüldüğü gibi sadece bir emir ve bir boru sesi bütün askerlerce tek bir ses olarak işitilmiş ama her bir asker tarafından farklı farklı anlamlar anlaşılmıştır. Başka başka yerlere geçmelerini, değişik görevler yapmalarını anlatır.
“O bir şeyin olmasını istediğinde onun sadece ol emri yeterlidir” ayeti kerimesi Allah’ın bir emir ile yüzlerce mahlûkatı yaratması ve yüzlerce işleri yapmasını açıkça bizlere açılıyor.
Allah’ın bir şeyi yapması diğer bir şey(ler)i yapmasına engel değildir.
Mesela nasıl ki güneş, aynı anda her bir şeffaf şeyde ısısıyla, yedi rengiyle, yansımasıyla görünür. Bir camda parlaması diğer şeylerde görünmesine engel teşkil etmez. İşte bunlar gibi Allah’ın aynı anda milyarlarca canlıya gıdasını göndermesi, milyarlarca mahlûkatının ihtiyacını giderip onları yalnız bırakmaması akıllara uzak gelmemeli.
Sonuç olarak,
Allah’ın varlığını yarattığı eserlerinden yola çıkarak ispatlayabiliriz. Varlığının en büyük delili yarattığı bütün kâinat ve içindeki her şeydir. Ortada öyle büyük bir sanat vardır ki onun sanatkârı olan Allah’ın varlığını görmemek için âdeta kör olmak gerekir. Bir tek düzgün harf bile onu bir yazan olmadan veya bir iğne dahi bir usta olmadan ortaya çıkmadığı hâlde şu muhteşem kâinat sarayı nasıl kendiliğinden ortaya çıkabilir?
Allah’ın kudretine nispetle az ile çok, küçük ile büyük arasında hiçbir fark yoktur. Kudretine hiçbir şey ağır gelmez. Hiçbir şey ona ağır gelmez. Bir baharı yaratmak bir çiçek kadar ona rahattır.
Şu an için dünyada imtihan olmamızın bir gereği olarak O’nu görmememiz var olmadığını asla gerektirmez. Çünkü bir şeyin varlığı onu görmemize bağlı değildir. Sütün içindeki yağı göremeyiz ama inkâr etmeyiz. Aklımızı gösteremeyiz ama hepimiz akıllıyız, biliriz. Amerikayı görmedik ama var olduğu konusunda şüphe etmeyiz. Annemizi sevdiğimizi söyleriz, o sevgini eline al bana göster yoksa inanmam kimse bize demez. Çünkü sevgi gözle gösterilecek somut bir şey değildir. Örnekler çoğaltılabilir.
Üstelik aklımız bu şekilde Allah’ı bulabildiği gibi, Allah da Hz. Adem(a.s)’den itibaren sürekli gönderdiği peygamberleri ve kitapları vasıtasıyla bizlere kendini bildirmiş, varlığından haberdar etmiştir. Öyleyse diyebiliriz: Bizim varlığımız ne kadar kesinse Allah’ın varlığı da o kadar kesindir. Dünyanın varlığı ne kadar kesinse Rabbimizin varlığı da o kadar kesindir. Ne mutlu onun varlığından haberdar olup ta ona iman edenlere!
İnanç Esasları Dersi ile ilgili sunuları Altınbaşak Derneği web sitesindeki bu adrese tıklayarak indirebilirsiniz.